31 Aralık 2021 Cuma

some example small talks 2021

...


Şunu anlasalar olay çözülecek. İnsan inanan bir varlıktır. Şu dine inanmazsa bu değerler bütününe, şu ahlak sistemine inanmazsa bu teoriye inanır. Herkes çocuğuna meşrebince inancını anlatır. "Çocuklara bir inanç sistemi anlatmamanın doğru olduğu" da eninde sonunda bir inançtır.


...


Şeker hastalığından muzdarip bir yakınınıza baklava tepsisi ikram etmezsiniz. Her konuda haklı olduğu düşüncesine sahip yakınınıza da tartışma tepsisi ikram etmemelisiniz. Narkissoslar birer ağaç kovuğundan çıkmıyorlar. Onları bizler besleyip büyütüyoruz.


...

Merve: Düşünsene aradaki duvarlar, toprak, taş kalksa Rasulullahı göreceğiz!

Teyze: Kalbindeki duvarları kaldırırsan görebilirsin.

...


Bilmek güzel ama yetmez. Yapmak kifayetsiz gelir. Ol Merveciğim. "Ol" derse olursun.

...

Biriyle konuştuktan sonra konuşmayı orada o kelimelerle bırakmayı öğrendim. Olağanüstü bir hafiflik. Bunu mu demek istedi? Şunu mu kastetti? Gerçekten onu da kastetmiş olabilir ve bu benim sorunum değil. Kastettiği şeyi anlamak zorunda değilim. 

Bundan gayri benimle konuşurken rahat edebilirsin. Sana demek isteyip de diyemediklerim benim problemim, senin değil. Lütfen sadece söylediklerimle ilgilen kardeşim. Kapına bir dilenci gelmiş elini açıyor, el aman, bir avuç kardeşlik...

...

Bir farzı yerine getiremeyen kardeşimi sürekli görmek, farz hassasiyetimi yitirmeme sebep olur. Bu böyledir. Kimseye "gözüme görünme" diyemem. Deli miyim? Neden diyeyim? Ama o kardeşimin farzlardaki eksikliklerinin peşinde de koşmam. Onu göreceğim yerlerde dolaşıp "bak bak neler yapıyor" demem. "Aaa, bak o da şöyle yapıyor" cümlesi nefsimin kendine aradığı bir kılıftır. Önümden yerim. Kendime dua ederim. Kardeşlerime dua ederim. Ümmete dua ederim. Örnek alınacak bir şey yaparsak kardeşlerimiz örnek alır. Bize düşmez örnek alınma tasası.

30 Aralık 2021 Perşembe

2021 Kavuştayları

30 Aralık 

Afazi, zeytin ağaçları, almadan vermenin dilenciliği yaygınlaştırması, kriz bölgelerinde regülasyon, doğal doğum, renkler, sıfatlar, good examples of small talks (except me 🤦) , bağlanma, "evlendiriniz" ayeti, vakıf ve dernek çalışmaları, çocuklarımız, Haşr Sûresi 14. ayette Rabbimiz buyurmuş ki, çay, çay, çay.


"Muhabbet bağında bir gül açıldı
Bir derdim var bin dermana değişmem
Yüküm lâl ü gevher mercan saçarım
Emman emman emman emman 
Emman emman emman emman
Bir derdim var bin dermana değişmem"



12 Kasım

Çay, turşu kavurması, Erzurum ağzı, çocuk kitapları, el işi, Nuri Bilge, yazılı kültürün sınırları ve sınırlılığı, İbn Haldun demiş ki, theta dalgası, kuantum evren, ev kiraları, on beş Kasım dolar kuru, Efendimiz (sallallahualeyhivesellem)buyurmuş ki, terapötik öyküler, uzun metraj, çay, kısır, Tarkovsky, Gazzali demiş ki, tesettür, evlilik, Fatma Bayram hocahanım dedi ki, çay, pırasalı börek, cinsel kimlik karmaşası, ev işleri, avlanmaya giden erkekler, ateşin başını bekleyen kadınlar, boğaz manzarası, psyche, Efendimiz (sallallahualeyhivesellem) buyurmuş ki, trafik, vapur seferleri, Merter dedi ki, mütevazılığın cemiyetimizdeki algılanış biçimi, harmless, bilimsel tarafsızlık ilkesinin nâmümkünlüğü, Marmaray, Fatma Hâle hocahanım dedi ki, çay, şalgam salatası, Efendimiz (sallallahualeyhivesellem) buyurmuş ki, Majidi, yatılı kurslar, İsmet Özel dedi ki, takım elbise giymemek, çocuklarımız, Teber dedi ki, bebek ağlaması, çay, kabak tatlısı, ayağa alınan bebekler, fısıldaşmalar, soda, yer fıstığı, vitr namazı, kapanış.



4 Kasım

"Orman anaları ve danaları" isimli işi ile sergiye katılan sanatçı "istediğin çevreyi kurmak için emek sarfetmen gerekir" düşüncesini vurguluyor. Gülmeli, ağlamalı, dualı, kavgalı, düşmeli, kalkmalı, oynamalı bir günün özetini sunduğunu ifade eden sanatçı görselin arka planında "deliysen, normal davranma, o zaman başka delileri bulamazsın" düşüncesinin yattığını ifade ediyor. En arkada uçan bebek figürü ile çocukların doğa ile uyumuna dikkat çekmeye çalışan sanatçı arkadaki pusetlerddki iki yenidoğan ile doğa ve insan uyumuna değiniyor. Sanatçıya yeni çalışmalarında başarılar dileriz.

27 Aralık 2021 Pazartesi

Sıkılmak bir çocuk hakkıdır.

 Sıkılmak bir çocuk hakkıdır.


Çocuklarım "sıkıldım" dediğinde ne yapıyorum? 

Hep aynı şeyi yapmıyorum. Fakat genel olarak evdeki durumu gözlemliyorum. Sıkılmak şu anda ihtiyacı mı? Yoksa başka bir olayın sonucu mu? 


Mesela o gün içerisinde çocuğumla ilgilenemememin sonucu mu? Sarılıyorum bunu anlayabilmek için. Sohbet ediyoruz. Birkaç dakika içinde derdi anlaşılıyor. Diyelim ki yeni bir oyuncak istiyor. Bunu kenara yazıyoruz. Bir düşünelim. Kaç paramız var ay sonuna dek. Bunu alabilir miyiz? Bir bakalım. Yahut duygusal bir sorunu varmış. Kardeşleri ile tartışmış. Ya da kuzenini özlemiş. Konuşuyoruz bunu. Çözümü ben bulmuyorum. 


Bazen bana bağırır çocuklarım. Bana bağırırsa biri, üzülürüm. Çocuğum bağırırsa da üzülüyorum. Bunu belli ediyorum. Tıpkı ben ona bağırdığımda pişman olduğum gibi o da pişman oluyor.


Sıkıldığında ona bir alternatif sununca bunun kısa vadede ise yarasa bile uzun vadede işimi çok zorlaştırdığını gördüm ilk çocuğum üç yaşında iken. Bundan sekiz yıl evvel. Rahmetli Pınar ile yazışmaya başlamıştık o sıralar. Peter Gray, John Holt ile ve Self-Directed Learning kavramları ile öylece tanıştım.


Çocuğuma her şeyi, her zaman, her biçimde"kendim" öğretmek zorundayım sanıyordum, değilmişim. Küçük Merveler istemiyorum hayatımda. Bu çok sıkıcı. Daha renkli bir hayat istiyorum. Bunun için onların renklerine yol açıyorum hayatımızda. Soru sorduklarında cevap veriyorum elbette. Neden fikirlerimi onlardan esirgeyeyim. Fakat nasslar haricinde mevzular tartışmaya açık evimizde. Nassların hikmetlerini de konuşuruz uzun uzun. Neden kulluk? Neden nübüvvet? Neden inanç? Hikmetlerini konuşuruz.

Namaz namaz namaz namaz namaz…

Namaz namaz namaz namaz namaz… 

Namazım yok ama bol zikir çekiyorum. 

Olmaz kardeşim, namaz! 

Namaz kılamıyorum ama sadaka veririm hep. 

Lâ! Lâ! lâ! Şimdi hemen abdest hemen namaz!

Zor geliyor bir ömür namaz!

Ömür belli değil cancağızım kalk bir vakitçik namaz!

Namazda aklıma türlü türlü düşünceler geliyor!

Namaz kılmasa da aklına türlü şeyler geliyor. Kalk haydi namaz!

Ama böyle namaz namaz diyerek  insanları namazdan soğutuyorsunuz!

Haydi kalk sen de ısıt din kardeşim, ama önce namaz!

Namaza istemeye istemeye kalkıyorum!

İsteye isteye kalkabilmek için evvela istemeye istemeye namaz! Şimdi hemen namaz!

Allah’tan istiyorum vermiyor, e niye namaz?

İstesen de namaz, istemesen de namaz, verse de namaz vermese de namaz!

İmanımdan şüphe ediyorum. Hâlâ mı namaz?

İmanınından şüphe etmemek için namaz!

Çok işim var yetişmiyor namaz! 

Lütfen bir kontrol et ekran süreni, kaç saat ekrana bakmışsın? Oysa günde sadece bir saat namaz!

Utanıyorum Allah’ın huzuruna gitmeye!

Allah cellecelaluhu bizi hep görüyor. Kapısına boynu bükük gideni affediyor. Hayyyalessalah!


Kayınvalidem gelinler, görümceler, oğullar, damatlar sohbet ederken  odaya girer ve şöyle der: Namaz namaz namaz namaz namaz! Bu arif kadının bu kısa öyküsü beni hep derinden etkiler. Bir şifa duası tüm hastalarımıza!

24 Aralık 2021 Cuma

Nenni Bebek

Dördüncü bebeğim doğduğunda en büyük ihtiyacım ona dokunmak ve ninni söylemekti. Sadece o zaman sakinleşiyordum. Ben sakinleşince o da sakinleşiyordu. Çok uzun bir müddet ona kitap okumadım, etkinlik hazırlamadım, binlerce fotoğrafını çekmedim, ailem ısrarla fotoğraf çekmemi istediğinde çekilmiş fotoğraflardan ibaret arşivimiz. Bebeğe ayırdığım gücü neredeyse tamamen temas kurmaya harcıyordum. Pişman da değilim. Herhangi bir şeyi eksik yapmış gibi de hissetmiyorum. 


Düşüncelerimi açıkça söyleyebilen biriyim. Bu bana önceden eblehlik gibi gelirdi. Çünkü düşüncelerini açıkça ifade edenlerin kendilerini tartışmaya açtığını düşünüyordum. Halbuki öyle değil. Orada öyle bir hikaye var. Burada böyle. Bu. Hepsi bu. 


Ana üretim akım bir yana doğru gider, bu hep böyledir. Etkinlik yapılacak. Tamam, yapalım. Birileri bunu sever. Yapar, mutlu olur. Bu sorun değil. Tebrik ederim. Maşallah. Çok güzel. Bakın kesinlikle laf sokmuyorum. Allah'ım birlerini bin etsin tüm kardeşlerimizin. Ama bazı annelerin ve bebeklerin buna ihtiyacı yok. Yapsalar da içten yapmadıkları için yaptıklarının bebeğe bir faydası yok. Başka şeylere ihtiyaçları var bazı anne ve bebeklerin. 


Birileri bizde bir his oluşturmaz. "Bazı anneler bende bir his oluşturuyor" dersem kurban olduğumu kabul etmiş sayılırım. Birini görünce bizde bir his uyanabilir. O hisle ne yaptığımız önemli. Kurban değiliz. 


Peki bebeğe yönelik hiçbir materyal yok muydu evde, elbette vardı. Fakat kurgulanmış etkinlik yoktu. Anne işlerini yapabildi. Bebek yaşam alanını deneyimledi. Tehlikeli eşyalar ortadan kaldırıldı. Bebek yavaş yavaş gerçek eşyaları keşfetti.

23 Aralık 2021 Perşembe

Gençlerle Sohbet Ederken

İmam Hatip Lisesinde ve Anadolu Lisesinde konuşmam vardı bugün.Bir sınıfta görseldeki sahneyi, bir konferans salonunda Aşk101 ve Squid Game'i konuştuk.İki diziyi de izlemedim. Uzmanların eleştirilerini okumak yetti.Tırt ikisi de.

Farkettim ki iki yüzü aşkın mekanda konuşmuşum gençlerle. Öğrendiklerimi yazmak istedim.
*Gençlerle konuşurken konuşma metni kafamda hazır olmamalı. Konuşma kaotik olmalı. Başı, ortası ve sonu kafanızda belli konuşmalarda sadece şu sesi duyuyorlar: Bla bla bla!
*Çok azı sanat filmi izliyor, çok azı klasikleri okuyor. Onlarla konuşmak için orta bir yerde buluşmak zorundayım. Bu yüzden izlediklerini dinlediklerini soruyorum.
*Sadece kız çocuklarla konuşuyorum. Böylece konuşurken mahremiyet endişem olmuyor. O gün muhakkak spor giyiniyorum. Cilbabı kenarda tutuyorum.
*Sürekli soru soruyorum. Yanıtlarını yargılamıyorum. Yanıtlarını daha iyi anlayabilmek için tekrar soru soruyorum. 
*Yönlendirici sorular soruyorum. (DİB'nın düzenlediği Psikoterapistlerden, Psikologlardan, Pedagoglardan ders aldığımız bir kampa katılmıştım.Orada öğrendik)
*Kesinlikle oturmuyorum. Sürekli yer de değiştirmiyorum. Bir U çiziyorum yürürken. Her seferinde U'nun başka bir yerinde duruyorum. Özellikle konuşan birinin yakınında. 
*Mizah izleyip birbirleriyle dalga geçiyorlar sürekli. Bu bence bir özgüven belirtisi değil, fazla mizah bir seyleri kapatmak içindir. Hard core şaka yapmıyorum.İnce ince dürtüyorum.
*Benimle dalga geçmek zorundalar. Onun dozunu da ben ayarlıyorum. Kendimle kendim dalga geçiyorum. Biri beni bozduğunda "beni bozmayacaktın, seninle uğraşırım" diyorum. Örneğin "durdurulamaz" diyecekken "durdudulamaz" dediğimde ağzımı büküp "durdududududu" diyorum. Gözünüzde canlandırın artık daha ne yapayım!
*Kendi gençliğimden hayatımdan muhakkak örnekler veririm. Özellikle saçmaladığım zamanlardan.
*Bu hengamenin içinde tek bir cümle veririm bilinçaltına. Çok keskin ve hızlı. Sonra hemen konuyu değiştiririm.
* Bir yıl spor hocası gözetmenliğinde kardiyo çalıştım. Konuşma bittikten sonra kardiyo çalışmış kadar yoruluyorum. Sohbete gitmeden çok iyi yiyorum. Acayip enerji istiyor gençlerle konuşmak.

22 Aralık 2021 Çarşamba

Beninki...

 "Müslüman hanımefendilerin ve beyefendilerin emeklerini takdir etmeme neden ayak diriyorsun" diyorum. 


"Ben senin iyiliğini düşünüyorum. Sen herkesi takip edersen, beğenirsen, paylaşırsan şahsiyetsiz görünürsün" diyor. 

"Birincisi, herkes kim? Milyonlarca Müslüman var. Şu kadarının emeklerini takdir etsem çok mu? Bu bana izzetten ziyade kibir gibi geldi" diyorum. 

"Kibir değil. Bu bir ümmet meselesi. Müslümanlar kusursuz görünmeli. Nice kusurları var falan kişilerin. Onları beğenirsen, paylaşırsan bu İslam'ın izzetine halel getirir" diyor.

"Sen nefsim kusursuz musun? Hem Müslümanların kusursuz görünmesi gerektiğini de nereden çıkardın? Ashabı Kiram ki övülmüş bir topluluktu, onların dahi bireysel kusurları vardı. Biz bugünün Müslümanları da teker teker kusurluyuz. Fakat bir ümmet halinde bize bakarsan hepimizi İslam'ı bir yerinden tutup kaldırırken göreceksin" diyorum. 

"Network kuruyor, derler. Yapmacık bu kadın, derler. Bu kadar da herkesi sevmek mümkün değil, derler" diyor. 

"Bunlar birilerinin düşüncesi değil. Bunlar senin heveslerinin yansımaları. Varlığım yalnız senden ibaret değil bunu biliyorum. Ben şimdi sana bunları akleden kalbimle söylüyorum. Bir hayırlı amel işlediğimde o hayırlı amelden de kendine pay istiyorsun. Seni aç bırakıp hırsız etmeden çok doyurup arsız etmeden yoluma devam edeceğim" diyorum. 

"Ben, ben, ben" diyor. 

"Allah, Allah, Allah" diyorum.

21 Aralık 2021 Salı

varoluşsal mı leyla?

 İntihara yönelimin sebebi dünyadan bir lezzet alamamaksa eğer, varoluş lezzeti alamamak da buna dahil mi? 


Hani varoluş lezzeti yeterliydi? O halde neden 
intihar etti Voolf, Zweig, Bachmann, Hemingway, Plath… Ha onlar varoluşçu değildi öyle mi? Hadi oradan be! Okuyup yazan insancıkların iliklerine işlemiştiniz Egzistansiyalizmi!

Değerler için yaşamak öyle mi? Peh! Denizde boğulmak üzereyken eblehçe tutunulan bir küçük dal parçası.

Ne diyordu Şair?

"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
"Üstümde yıldızlı gök" demişti Königsberg'li
"içerimde ahlâk yasası".
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
Girmem, girmedim mangalara
Yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
Yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim."

Ölümden sonra anılma isteği, ölümsüz hayatın varlığına delil değil mi? 

Neden çabalıyorsun ey ins! Neden? Söylesene! Adın yüzyıllara kalsın diye öyle mi? Hadi oradan! 

"Ölümsüz olduğumu kabullenemiyorum. Kabullensem 'homo deus' olamam. Yasaları kendim koyamam. İşte ben burada bu kadar ömür sürüp yok olup gideyim. Giderken diyeyim ki, hayır hayır, unutulmayacağım, yalan da olsa hoşuma gidiyor bunu söylemek kendime çünkü. Bu güçlü bir yalan. Çünkü ben Homo Deus, sizin yeni kralınız ey insancıklar, ancak kuvvetli yalanlara inanırım hey hey! Öyle de biriyim! 

Eûzubillahimineşseytânirracîm
Bismillahirrahmanirrahim
.....

Benim varoluşculuğu ezber etmiş şeytanım geldi yine tepeme. Aptal herif! Neyse istediğim gibi konuşabilirim. Nasıl olsa buraya dek kimse okumaz :) Fırsat bu fırsat şunu da belirtmek isterim. Çocuklara çizgi film açıp yazdım bu satırları. Bu da bu ânı kalsın. Vardır illa ki benim gibi üç beş deli. Konuşuk ederuk.

20 Aralık 2021 Pazartesi

şey'en lillah...




Geçen yıl bu zamanlar düşmüştü önüme bu video. Televizyonlara iş üreten yönetmenlere çok kızgın olduğum bir zamandı. Geçti sonra. Yönetmenleri de anlıyorum. Muhtemelen onlar da böyle güzel işler çekmek istiyorlar. Ama siyasa da piyasa da salmıyor işte. İnsanların çoğu ekranda kalem cızırtısı değil kılıç şakırtısı dinlemek istiyor. 


Kime kızabilirim ki? Okumuş yazmış insanlar dahî tarihi kılıçların şekillendirdiğini düşünüyor. Ne büyük hâtâ! Tarihi Allah'ın (cellecelâluhû) iznu inayetiyle alimler şekillendirir. Ululemr alimlerdir. Ve ancak onlar hüküm sahiplerine söz geçirebilir. Kalpleri evirip çeviren elbette Allah'tır. Fakat sünnetullah bellidir. Yaşarsan sirayet edersin. Tam burada Ahmet Murat, Kuşlarla Sohbetin Şartları denemesini hatırlamak gerek. Bir de Salih Selman'a hocasının ilimden öte bir nesneyi tavsiyesi var. O da kalp açıcı. İkisini de anlattığım ihya dersimizi Podcast uygulamalarına ve IGTVe yükledim. Görüntü yok. Neden görüntü yok? Ben aşırı empati-sempati kurabilen bir insanım. İnsanların hal ve hareketlerini çok çabuk taklit edebilirim. Şiveleri çok çabuk taklit edebilirim. Yöre ağızlarını çok çabuk kavrarım. Bu bir yandan nimet bir yandan külfet. Çünkü kendimi taklit etmeme de vesile olabiliyor bu durum. Bu yüzden de ekrandaki Merve Safa'ya bakmak istemiyorum. Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım.

19 Aralık 2021 Pazar

Nikah nedir?

Nikah fıkhi bir akittir. Fıkhın temel destekçisi tefekkür, tedebbür, teemmül ve tezekkürdür. Eğer müslüman bir topluluk (cemaat) içinde yaşamıyorsanız akdi kurarken çevrenizden gördüğünüz müsbet desteği akdi devam ettirirken göremezsiniz. Çevre adeta yok olmuştur. Siz bir Köroğlu bir Ayvaz kendi halinize bırakılırsınız. Fakat o da nesi? Köroğlu ile Ayvaz akdi feshedeceğini açıklamaya görsünler! Herkes bir yerden eline bir ayet bir hadis alıp çıkagelir. Aman der, yaman der, itmen guzum yapman der. Bütüncül bakıştan uzak, “toplum” denen aslında var olmayan şeyi ayakta tutma çabasının eseri bu batıl tavır İslam’dan fersah fersah uzaktır.


İki kişi arasındaki akitteki meselelerin çözümü fıkıhtadır. Ne demiştik tekrar edelim. Fıkhın temel destekçisi tefekkür, tedebbür, teemmül ve tezekkürdür. Elimize aldığımız ayetlerle hadislerle insanları dövemeyiz. Kendisine vahyedilen ayetlerle insanları ta’netmeyen, incitmeyen Rasulullah’ın (sallallahualeyhivesellem) ümmetiyiz. Mübarek ağzından hayra teşvik düşmezdi. Elbette insan olmaklığından ötürü çoğumuzun hayatı boyunca karşılaşmadığı ve belki de hiç karşılaşmayacağı derecede büyük üzüntüler karşısında kızgınlıkla birkaç söz de dökülmüştü mübarek ağzından. Biz O'nun mübarek cümlelerinin yüzde doksan dokuz nokta doksan dokuzunu teşkil eden cümleleri şuraya koyup kolayımızacgeliyor diye azıcık sözü ile hareket edemeyiz. 

Tefekkür, tedebbür, teemmül ve tezekkür. Bize elbet bunlar gerek. Daha derin düşünme metodları. “Biz bu akdi sürdürmek istiyoruz ama baş edemiyoruz bununla” diyorsanız Gönlü İslam ile kuvvetlenmiş bir Klinisyen, Terapist, Aile danışmanı veya size en yakın Müftülükteki Aile ve Dini Rehberlik Bürosuna gidilir. 

Bu cümleleri elektronik posta adresime gelen yüzlerce soruya cevaben yazdım. İnsanın insanı dinleyerek anlaması zaten zorken yazışarak anlaşması hem de sadece bir tarafı dinleyerek meseleyi anlamaya çalışması imkansız hale geliyor. Rabbim hayırlara çıkarsın. 

Ben de ADR Vaiziyim. Fakat benim rehberlik randevularım, sohbetlerim maalesef 2023 Ocak ayına dek dolu. Kitaplarımın imzası ve kitaplarım üzerine söyleşiler için elektronik posta adresime (mervesafalikoglu@gmail.com) üzerinden ulaşabilirsiniz.)

16 Aralık 2021 Perşembe

Gaflet nedir? Hainlik nereye düşer?

İnsanların çoğu hainlik içinde değildir Merveciğim. Gaflet içindedir. Ve tüm uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter. İşte bu yüzden hakikatten bir huzme hissettirildiğinde bakışlarını başkalarına değil, kendine çevir. Uyuyor musun? Uyan. Uyuyorlar mı, uyandır. Ama güzele güzel çağır. Onun bunun emelleriyle, hatalarıyla, günahlarıyla uğraşma. Ne buyurmuştu güzeller güzeli? "Onlar aldıkları mallarla, sürülerle evlerine dönerken, siz Rasulullah'la kalmak istemez misiniz". Of be! İstemem mi hiç? 


- İstersin istemesine de, aklın hâlâ mallarda, sürülerde be Merveciğim. Belki de sen mallarla, sürülerle evlerine dönenlerden birisin. 

- Ama ben şunlardan şunlardan vazgeçtim. 

- Eee, unuttun mu vazgeçtiğini.

- Unutamıyorum.

- Unutamadıkların kalbinde hâlâ. Az daha piş de öyle iste. Böyle yakışık almıyor.

14 Aralık 2021 Salı

Ne kadar mizah verelim ablama?

Mizah istiyor çocuklarım. Hayatla başka türlü baş etmek mümkün değil çünkü. Peki mizah nedir? Oturdum bir akşam televizyonda yayınlanan mizah programlarını hızlıca izledim. Berbat, berbat! Bu ne! Bakın belden aşağı demiyorum. Ya Hu biz ilkokulda gülüyorduk öyle şeylere. İnsanların beden özellikleri ile dalga geçmek! Bu ne ya Allah aşkına büyüyün. Sadece tek bir karikatür vardı o kadar skeç içinde. Naime karakteri. Karikatür olduğunu bilerek izlediğiniz için batmıyor bu bir. Senaristler muhtemelen izleyiciyi çekebilmek için Naime'yi her senaryonun içinde ayrı çirkin gösteriyor bu da iki. Çünkü biz çirkin kadınlara güleriz. Hayy Bin Kültür! Neyse kendi kendime otururken yükseldim yine. Ne diyordum. Çocuklarım mizah istiyor. Hayatla baş edebilmek için başka türlüsü mümkün değil. Gelip gidip fıkra anlatıyorlar bana. "bir adam bir adama sen şişkosun demiş, o da ona tekme atmış" Bu komik değil. Ama çocuk bununla terapi yapıyor aslında. Alt metninde şu yatıyor. Biri kontrol edemediğin şeyler hakkında seninle dalge geçerse, haddini bildir. Bu terapötik bir şey. Korkmaya gerek yok. Ama mizah değil bu. Mizah incelikli. Konuşmalarımızı video kaydına aldım. Sonunda da hocahanımlarla toplantılarımızda muhakkak anlattığım bir kısa tulûat örneği var. Çocuklara anlattığım için çok yavaş. Normalde çarpı 2 hızla anlatıyorum. Hem bakılan olmanın nazarını kırıyor yaşadığımız saçma şeyleri anlatmak. Hem de bağ kurmamıza vesile oluyor. Az gevşe Mervecim ne olur. İçinde kan ve cerâhat var. Kutsama kendini" dedim ve vaazlara bunları ekledim. Hem cemaati uyandırıyor hem anlatıcıyı eşkonuma getiriyor. Böyle işte.

12 Aralık 2021 Pazar

Amigdala...

Buraya hepimizi korkutmalı şeyler yazacağım. Muhtemelen amigdalanız devreye girecek. Birdenbire hesaptaki gönderilerin tümünü okuyacaksınız.


Kimlerin insanlığı nasıl yok etmek istediğini, gökyüzünden üzerimize neler yağdığını, dünyadaki dev şirketlerin hain planlarını, atalık tohumların nasıl yok edildiğini, çocuklarımızın hormonlu gıdalar ve aşılarla nasıl mankurtlaştırıldığını bir bir anlatacağım.

Bunları anlatırken o şirketlerin adını asla vermeyeceğim. Çünkü onlar o kadar güçlüler ki kendi isimlerinin anılmasına izin vermiyorlar. Bu büyük bir oyun. Her şey onlar tarafından idare ediliyor. Sizi buna ikna edene dek yazmaktan vazgeçmeyeceğim. 

Düşmanımın ne denli korkunç olduğuna sizi ikna ettikten sonra kalbinizi ferahlatacak ayet ve hadisler vereceğim size. Bazılarınız iyi ki bunları yazdığımı, sayemde gerçekleri farkettiğini ve hayatında keskin dönüşler yaptığını yazacak. Bu bazılarınız hep değişecek. Sürdürülebilir bir tarz değil bu çünkü. Uzun müddet sürdürenler ise soluğu kliniklerde ve aile ve dini rehberlik bürolarında alacak. Bazılarınız bilimsel savlarımın gerçek olmadığını söyleyecek. Kalplerini ferahlattığımı söyleyenler şiddetle karşı çıkacak onlara. Ümmetin ihtilafının bu olduğunu söyleyecek birileri. Halbuki ihtilaf edebilmek için iki tarafın da hakiki bilgi sahibi olması gerekir, bu unutulacak.

Kimi bu korkunun kendine iyi geldiğini söyleyecek. Kimi iyi gelmediğini. Ama okumaktan da geri duramayacak. Çünkü onun da korkmaya ihtiyacı var. Ve korkulacak bir şey buldu mu peşini bırakmayacak. Korkulacak şeyi yeterince zekice bulmadıysa daha zekice kurgulanmış korku senaryolarına salacak kendini.

Türkiye'ye internet geldiği ilk ay internetle tanıştım. Bu filmi çok gördüm.

Korku yönü Allah'a (cellecelaluhu) doğru bir ihtiyaçtır. Allah'tan (cellecelaluhu) korkum ne kadar? Falan şirketlerden ne kadar korkuyorum? Bunu ölçmeliyim. Sonra bir ölçü daha kurmalıyım. Allah'a (cellecelaluhu) sevgim ne kadar? Ondan ne kadar ümitliyim? Bir tarafa çok yaklaştığımda öbür tarafa yönelmeliyim. Korku ve ümit arasında bir ömür. Son nefeste nasip et Rabbimiz. Lâilaheillah MuhammedunRasulullah

9 Aralık 2021 Perşembe

Ev atıklarını toprağa dönüştürüyorum.

Başlarda bana da zor geliyordu. Sonra öbür türlüsü zor gelmeye başladı. Ay kim şimdi çöpleri karışık atacak. Kim giderken su dökülmemesine dikkat edecek. Kim çöp kutusunu temizleyecek?


Çöpleri ayrıştırmakla başladım işe. Sonra üşenip hepsini aynı çöp kutusuna attığım da oldu. En nihayetinde anamızdan babamızdan görmediğimiz bir yöntem. Bence üşenmemiz normal.

Plastik toplayıcılar köyleri bile geziyor artık. İş ranta dönüştü çünkü. Herkesin belli alanı var. Saat başı gezdin gezdin yoksa atık bulmak mümkün değil şehirlerde. Bununla ilgili belgeseller dahi var. Sizin sokağa giremiyorlardır belki. Dönüşüm çöplerinizi azıcık daha yürüyüp işlek caddedeki çöpün kenarına asarsanız muhakkak biri alır. Tabii en iyisi dönüşüm kutuları. İnşallah her sokak başında görürüz çok yakında. 

Ben çukur kazmıyorum. Yığma usulü deniyor buna. Karbon azot oranını dengeliyorum. Kağıt atıklar, kuru dal parçaları, yapraklar, kartonlar ile mutfak atıklarını dengeliyorum yani. Bir taraf karbon bir taraf azot. Sonra gelsin solucanlar. Ümraniye çöplüğünü hatırlarsınız. Grizyum patlamaları olurdu. Sebebi azot oranının yüksekliğiydi. 

Komşular görür görmez şikayete geldiler. Sinek yapar koku yapar dediler. Ama elhamdülillah sinek de koku da olmadı. Oran bozulunca hemen kokar hemen sinek yapar tabii. İki-üç günde bir kısa bir denetim, haftada bir on-on beş dakika denetim yeterli gelir. Ben sokaktan kağıt, karton ne bulsam topluyorum. Bizim evin ve iş yerimizin kağıt karton atıkları yeterli gelmiyor.

6 Aralık 2021 Pazartesi

Edebiyyât...

Edebiyat, literatür veya kanon değildir. Edebliliğe gizil çağrıdır, edebli sözler ülkesidir, muhit inşa etmektir. Daha edebi sözler dercetmek isteyen, şunun bunun ne fena yazdığı ile ilgilenmez. Birçok müeddibin kanonun çöp tabir ettiği ucuz kitaplardan beslendiğini, o çöplükte filizlenen çiçekleri köklendirip yeşillendirdiğini, besleyip çiçek tarhına dönüştürdüğünü bilenler edeblice, sakince, şunun bunun gıybetini etmeden önüne bakar, daha çok çalışır, daha iyisini yazar. Ana akım yazarlarla yarışa girmez, kitlelerin kutsallarına dokunulmaması gerektiğini bilir. Ha yok edebilik zor geliyorsa, döner ana akım kitleye yazmaya başlar. Edebilik bunu gerektirir.

5 Aralık 2021 Pazar

Kızım...

Henüz küçük olduğunu, bunun için daha vakti olduğunu saatlerce anlatmamıza rağmen bir gün başını örtü, dizlerine dek uzun bir kıyafet giydi ve öyle çıktı evden. Kısa kollu giymekten vazgeçmesi de böyle olmuştu. Sweatshirt'lerinin boyunu uzatması da. 


Doğduğu günden bu yana on yıl. Konuşa konuşa bu günlere geldik. Rabbim bize hayırlı bir çevre kurabilmemiz için güç nasip etti. O vermeseydi biz hiçbir şey yapamazdık. 

Çevresinde her yaştan mütesettir hanım kızlar ve hanımefendiler vardı. Bu "onun" veya "ailemizin" başarı öyküsü değil. Yaşadığımız çevrenin bir sonucu.

Çocuklarımızı steril bir ortamda büyütmedik. Siz bilmezsiniz, size anlatmak da istemem. Her inanç dünyasından tanıdıklarım vardır. Onlarla görüştüğüme çokça tanık olur çocuklarım. Başka inançlardan etkilenmesinden korkmam.

Hoş ben inancıma hiddet gösterenden de korkmam. Fiziksel ve toplumsal alanımı tehdit etmedikçe kendi hâline terk ederim öyle kişileri. 

Alanımı tehdit ederse zekâmı keskinleştirir, görüşümü sağaltır, öngörümü parlatırım. Hâlen durmuyorsa tırnaklarımı keskinleştirir, şamarımı büyütür, tekmelerimi hazırlarım. On beş temmuz'da dahî ihtiyacım olmadı buna ama içimde zip dosyası halinde Hayme Ana duruyor, bilirim

4 Aralık 2021 Cumartesi

500T

Asgari ücretle geçinmeye çalışan kişileri eşya ve kıyafetleri ile yargılamak toplumsal sorunun ne olduğunu hiç anlamamış olmanın veya görmezden gelmenin işareti. Bir kızın mehri belirlenmedi ise ailesi ve çevresindeki kadınların mehrinin ortalamasınca mehre hükmedilir. Farz olan zekat ve fitre dışındaki sadaka miktarı kişinin maişet kaynağı ve çevresinin maddi durumuna binaen tavsiye edilir. Yaşanılan çevre, hem farz hem müstehab amellerde belirleyicidir.


Asgari ücretle geçinmeye çalışan kişi elbette aç kalmayabilir.Soğan ekmekle doyabilir.Fakat ona bunu hatırlatmak hem abes hem kerihtir.Herkesin kıt kanaat geçindiği bir vakitte belki bu hatırlatma yerinde olabilirdi.Fakat bizler bakkala ekmeğe gitmenin üşenilecek bir eylem oluşunun reklam edildiği çağda yaşıyoruz.

Denilebilir ki"semtler arası maddi uçurum var,asgari ücretle geçinmeye çalışanların komşuları da kendi gibi,nereden görecekler ki". Esenler'in, Güngören'in, Bağcılar'ın arka sokaklarına gitmediğinizi varsayıyorum.Esenyurt'un kentsel dönüşüm görmemiş mahallerine de.Be mübarekler, hayatınızda bir kez olsun 500T'ye binmediniz mi? D-100 üzerinden güzergah süren herhangi bir İETT hattı da olur. İnsanların yüzlerini,bedenlerini hiç mi incelemediniz? Yorgun yüzlere şefkatle bir kez olsun bakmadınız mı? Kamburları da mı dikkatinizi çekmedi? Yorgun yüzlerin vızır vızır geçen kuryelere bakışını yakalamadınız mı hiç? 

Hadi onu da koyun kenara. Sokak röportajlarına şefkat gözlüğü takarak şöyle bir bakmadınız mı? Derneklerin, vakıfların, partilerin kadın ve gençlik kollarının, devlet kurumlarının manevi çalışmalarının etki edemediği, maddi kaygıların her türlü manevi hissi öldürdüğü o canları fark etmediniz mi? 

Denilebilir ki, birçok sokak röportajında insanlar şımarıkça davranıyor, elhakk, doğrudur. Peki şımarıklık kendisine hakaretle yaklaşan birini gördüğünde yok olur mu? Orada çözüm cedel değil, cahile selam verip uzaklaşmaktır. 

Uçurum her zaman vardı. Bugün sorun, şehir hayatı ve sosyal medya dolayısıyla uçurumu görmezden gelmenin imkansızlığı. Bu uçurumun kapanması için,
zekâtı tam vermeliyiz.
bir girişim kurmaya niyetlenen müslümanları "para peşindesin" diyerek itham etmemeliyiz.

3 Aralık 2021 Cuma

bilâ ziyan.

Süt ekşidiyse bir bardak yoğurt veya sirke/limon veya limon ve tuz ile biraz daha ekşitilerek içindeki ekşimiği alınır. Kalan suya un, maya, öğütülmüş kaya şekeri, yağ eklenir. Ekmek yapılır. Mutfak geleneğimizde hiçbir nimeti ziyan etmemek esastır. Neden bu ekmeğin bizde ismi yok da #wheybread ismi pek popüler peki? Çünkü bu tavır o insan kardeşlerimiz için bir buluştur. Hız ve haz çağından en yoğun etkilenen bu kardeşlerimiz için üstün bir meziyettir bu. Fakat biz daha dün bunu neredeyse hepimiz yapıyorduk. Bugün bir kısmımız halen yapıyoruz. Bir kısmımızsa sıcak su ile kahveyi makineye koymaya eriniyoruz. Birinin bize motorsikleti ile kahve getirmesi bizi güçlendirmez kardeşlerim. Ancak inancımız bizi üstün ve vazifeli kılar. Etmeyin.

23 Kasım 2021 Salı

Değerler eğitimi nânesi.

"Değerler eğitimi" nânesi gavurcadan çeviridir.Yaban ellerde bu kavrama sığınıp çocuklarımıza bir şeyler anlatmak istedik.Ama yâ hû,gözünüzü seveyim,Kur'an Kurslarında,İmam Hatip Liselerinde Rasulullah'ın (sallallahualeyhivesellem) kişiliğini ve örnekliğini, Ashâbı Kirâmın fıtratında İslam'ın nasıl neşet ettiğini, âlimlerimizin, âriflerimizin, zâhidlerimizin o örnekliği nasıl taşıdıklarını anlatırken bu tâbiri kullanamaya ne gerek var? Biraz Kant biraz Kierkagard okuyun Allah aşkına! Değer kelimesini ortaya koyarken ne düşünüyordu modern felsefe bir bakın.

...
- Ama Mervecim unpredictable bir tavır bu yani.
- Yoo, bence diil. Tam Mervelik. Takım 

Biz "dîn"olgusunu kültürün çıktısı sayanlardan,dînî îcad edilmiş figür iddia edenlerden fersah fersah berîyiz.Yüz yıldır neler yaşadığımızı biliyorum*. Bu kelimelere nasıl tutunulduğunu,tutunanların kendi zaman ve zeminlerinde mâkul eylemlerde bulunduğunu da biliyorum.Fakat karaya çıktık.Yapıştığımız tahtayı bırakalım artık.Din ne, eğitim ne?Batı uygarlığı Yunan Pagan Kültüründen** bu yana "din" kavramını nasıl îcâd etti,Rabbimiz ile aramıza "din" figürü nasıl girdi bir bakın Allah aşkına!Eğitim kelimesinin kökeni ne imiş Nişanyan sözlüğe bakın.Kaç yıl evvel îcad edilmiş bu sözcükümsü?

Kişi Rabbinin buyurduklarını anasından, babasından, atasından, çevresinden öğrendiği gibi elbette hocasından da öğrenir.Din öğrenimi değil bu:Kur'an Ta'lim ve Tedrîsi.Bu tedrisat hal sirâyeti ile başlar.İlimde ilerledikçe ismi değişir.Tecvid İslamidir de Matematik İslami değil midir?Her ilim Allah'ın nimetidir.Medeniyetimiz ders almak için okunur,uygarlıklar ibret almak için.Konumunuzun hakkını verin cemaati müslimin.İnanıyorsanız üstünsünüz.

*İsmail Kara
Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 3 Cilt
Cumhuriyet Türkiyesinde bir Mesele Olarak İslam 2 Cilt
İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz
Çağdaş Türk Düşüncesinin Meseleleri

** Nurettin Topçu, Nigel Tubbs, Macit Fahri. Tabii bunları okurken ilginizi çeken maddelere İslam Ansiklopedisinden bakabilirsiniz.

- Heh, yine kimsenin okumayacağı bir şey yazdın. Tebrik ederim Mervecim. 
- Sen öyle san canım.
...

21 Kasım 2021 Pazar

Çocukluk hatıraları...

Fatih Aksaray'daydı evimiz. Vatan Caddesine çıkan bir sokaktaki camiin müezzin lojmanı. İkinci evimiz ise Eyüp Sultan'dı. Ananeciğimin evi. Kabrine nur yağsın. Ananemin elini tutup Nişanca'nın irili ufaklı yokuşlarından perşembe pazarına inmek, pazarı boydan boya yürüyerek fiyatları karşılaştırmak, elimizde poşetlerle, filelerle yokuşları tırmanırken akmaz olmuş akarçeşmelerin taşında dinlenmek, müteahhitlerin verdiği fiyatı beğenmeyen mirasçıların ölüme terkettiği konakların önünden geçerken içinde gezdiği söylenen hayaletlerden korkmak, eve varınca girişteki oturakta biraz daha dinlenmek, ananemin elime sıkıştırdığı para, koltuğumun altına sıkıştırdığı iade tepsi ve kulağıma sıkıştırdığı "aman tepside al, kaymaklı olsun" sözüyle yoğurtçuya gitmek, dönüşte kalan para ile bakkala uğrayıp altın para çikolatası almak, hemen oracıktaki apartmanın merdivenlerinde çikolatayı mideye indirmek, yedikten sonra kağıdını özenle düzenlemek, tepsi devrilir korkusu ile eve varmak. Halice bakarken hepsini seyrettim bir hayal perdesinde tekrar. İnnalillahiveinnaileyhiraciun.

20 Kasım 2021 Cumartesi

Yas, gam, keder.

Yas ne güzel bir kelime. Gam, keder de. Kulun üzülmeye hakkı var. Birikmişleri temizleyebilir bardağın son damlasını beklemeden. Bağırmadan duymuyorlarsa bağırabilir. Hep bağıranların dinlenmediğini bilir. Dinlendiğini hissedince fısıldayarak anlatır. Kasâvet gelmeden kokusu gelir. Hoş fakat genzi yakan o koku. Müteessirdir kul artık. Hemen çıkmak istemez, hemen çıkarılmak istemez. Kokunun hoşluğu yavaş yavaş kaybolur. Dipsiz kuyular çağrısı işitilir. Kul anlar ki yası öpüp koklayıp ayrılma vaktidir. Gamı da, kederi de.

16 Kasım 2021 Salı

İlayı Kelimetullah...

Yaradılış niyetimi sürekli tazeliyorum. İlayı kelimetullah: Allah'ın kelimeleriyle yücelmek.


Malayani nedir? Ne bu dünyaya ne öbür dünyaya faydası olmayan işler. 

Nefsim malayani haberlerle karşılaştıkça malayaniye dalmakta bir sorun görmüyor. 

"Seninki ne ki, ne boş işlerle uğraşanlar var" diyor. Oysa bu kıyas mael farık. Yani eşit olmayan iki şeyi kıyas etmek. Nohuttan şu kadar zekat verilir. O halde fasulye de ona benzer, ondan da şu kadar zekat verilir diyebiliriz. Peki içine doğduğu şartlar, karşılaştığı insanlar, tercihlerini yönlendiren sebepleri birbirinden bambaşka olan iki insanı kıyas edemem. Ederim etmesine de bu yaptığım şey mantıklı, makul bir sonuç doğurmaz

Beş yıl evvel haberleri takip etmedim, elime telefon almadım, insanlardan kaçtım, kapıya gelenlere bile çıkmadım, pencereye çıkmadım kimse görmesin diye. İhtiyacım vardı buna. Son yavrumu kucağıma alıp işe dönene dek aylarca sürdü bu. Ama bir şekilde gelip buldu beni o malayani sözler. Oradan veya buradan. Geldiler. Ha dedim mesele bu değil. Malayaniden kaçamazsın. Dünya böyle bir yer değil. Olumsuzluklar var. Bununla baş etmek zorunda da değilim. Mesele başka. 

Sürekli niyet tazelemek gerekiyor. Her işte. Yemeği yaparken, ocağı yakarken, evi temizlerken, bir şey yazarken... Bilim, teknoloji, mühendislik matematik, edebiyat, toplum bilim, insan bilim... Tüm bunlara İslam'ın ışığıyla bakarken niyet tazelemek. Allah'ın adıyla demek tekrar. Hadi bismillah tekrar.

Bir de iyi haberleri kötü haberler kadar hevesle yaymıyoruz. Mütevazı insanlar çünkü iyi haber verecek kişiler, utanıyorlar. Her gün birçok kardeşim iyi haberler veriyor bana. Namaza başlamış biri, öteki tesettüre girmiş, beriki Kur'an öğrenmeye başlamış. Biri işlediği bir harama Tevbe etmiş. Elhamdülillah. Ümitvar olalım.

14 Kasım 2021 Pazar

Renklenmek...

Gördüğüm kadınla karşılaşmak istemediğimde aynaya bakmam, kimse beni görsün istemem, evimden çıkmam, internette gezinmem. O kadınla barışana dek bunu sürdürmek isterim.

Barışamadan insan içine çıktığım da olur. İş, çocuklar, bilirsiniz işte, mecburen. Kendimi anksiyeteden, bireyleşmeden koruma kalkanımdır bunlar. Amaaaan, küssem küsüm, al uçuş moduna, çık dışarı. 

Uykusuz olabilirim, yorgun olabilirim, çok çalışmış olabilirim, yüzümden bu anlaşılır. Bunun anlaşılmasının benim için hiçbir önemi yoktur. Yüzümün her bir santimetrekaresini önce aynı tona getirip ardından yüzümün ayrı noktalarını ayrı renklerle bezemek ve “this filter show it was perfect” filtrelerini yüzümde taşımak zorunda hissetmem. Eğlenmek için bunu yapabilirim helal dairede, çocuksu bir merak duygusu ile.

Bunu buraya yazmak istediysem aslında hâlâ derinlerde bir yerde bunun bir önemi olduğunu göstermez, freudyen öldü, üzgünüm leyla, bana psikanaliz kasma. Bu sadece benim hikayem, kimseninki değil, herkesin renklenme/me öyküsü kendine. Kimsenin renklenme/me öyküsü ile ilgili senin fikirlerini merak etmiyorum. Kendi hikayeni anlatırsan, sabaha kadar dinlerim.