27 Aralık 2021 Pazartesi

Sıkılmak bir çocuk hakkıdır.

 Sıkılmak bir çocuk hakkıdır.


Çocuklarım "sıkıldım" dediğinde ne yapıyorum? 

Hep aynı şeyi yapmıyorum. Fakat genel olarak evdeki durumu gözlemliyorum. Sıkılmak şu anda ihtiyacı mı? Yoksa başka bir olayın sonucu mu? 


Mesela o gün içerisinde çocuğumla ilgilenemememin sonucu mu? Sarılıyorum bunu anlayabilmek için. Sohbet ediyoruz. Birkaç dakika içinde derdi anlaşılıyor. Diyelim ki yeni bir oyuncak istiyor. Bunu kenara yazıyoruz. Bir düşünelim. Kaç paramız var ay sonuna dek. Bunu alabilir miyiz? Bir bakalım. Yahut duygusal bir sorunu varmış. Kardeşleri ile tartışmış. Ya da kuzenini özlemiş. Konuşuyoruz bunu. Çözümü ben bulmuyorum. 


Bazen bana bağırır çocuklarım. Bana bağırırsa biri, üzülürüm. Çocuğum bağırırsa da üzülüyorum. Bunu belli ediyorum. Tıpkı ben ona bağırdığımda pişman olduğum gibi o da pişman oluyor.


Sıkıldığında ona bir alternatif sununca bunun kısa vadede ise yarasa bile uzun vadede işimi çok zorlaştırdığını gördüm ilk çocuğum üç yaşında iken. Bundan sekiz yıl evvel. Rahmetli Pınar ile yazışmaya başlamıştık o sıralar. Peter Gray, John Holt ile ve Self-Directed Learning kavramları ile öylece tanıştım.


Çocuğuma her şeyi, her zaman, her biçimde"kendim" öğretmek zorundayım sanıyordum, değilmişim. Küçük Merveler istemiyorum hayatımda. Bu çok sıkıcı. Daha renkli bir hayat istiyorum. Bunun için onların renklerine yol açıyorum hayatımızda. Soru sorduklarında cevap veriyorum elbette. Neden fikirlerimi onlardan esirgeyeyim. Fakat nasslar haricinde mevzular tartışmaya açık evimizde. Nassların hikmetlerini de konuşuruz uzun uzun. Neden kulluk? Neden nübüvvet? Neden inanç? Hikmetlerini konuşuruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder