19 Kasım 2020 Perşembe

Yürek Yemek

Bunları yazdığıma göre gerçekten yürek yemiş olmalıyım. Fakat başka çarem kalmamıştı sevgili okur çünkü bu kitlesel ve önü alınmaz bir gıybete dönüştü. 

Yıllardan beri birçok hanımefendi bana kitapları çok satan, sosyal ağlarda çok takip edilen Müslüman hanımefendiler ve beyefendiler hakkında ne düşündüğümü soruyor. Onlara "sen ne düşünüyorsun" diyorum. Düşüncelerini anlatırken bir şeye itiraz ettiklerini fark edince konuşmayı oradan sürdürüyorum. O yazarın kişiliğini konuşmakta ısrarcı oluyorsa, bunu konuşmanın kimseye bir faydası olmadığını, hatta çok zararlı olduğunu ifade ediyorum. Şu ana dek bunu anlamayan biri ile karşılaşmadım. Günün sonunda herkes gıybetin haram olduğunu biliyor. Ama işte o ilk çarpma anında gıybetin tatlı gelişini kırmamız gerek. Allah bizi affetsin. 

Müslüman yazarın seçenekleri var. Ya saatlerini, günlerini hatta aylarını vererek yalnızca ilgilisinin kenarda köşede bulacağı bir metin yazar. Ya kitap okuma zevkine erişmiş, metinlere seçici yaklaşanlar için bir metin yazar. Ya da kitap okumaya alışkın olmayanlar için bir metin yazar. sac ayağı gibi hepsi gereklidir. Elbette ki sonuncusu en çok okunur. İstanbul'un farklı semtlerinde sabahtan akşama dolaşarak insanların ne okuduğunu gözlemleyen biri anlar ki çoğu insan kitaplarla, yazıyla, metinle yeni tanıştı. Okumayı öğrenirken yaşadıkları zorbalık ve edebi dilin anlaşılmamasının verdiği sıkıcılık insanları okumaktan ve dil zevki içeren kitaplardan uzaklaştırdı. 

Ben ailem, çevremin sunduğu imkanlar ve fıtratımın eğilimi sayesinde akademik veya dil inceliğine sahip kitaplarla çoğu insandan daha evvel tanışmış biriyim. Bununla gurur duymuyorum. Bu böyle. Bununla övünürsem hücremin tuğlalarının çokluğu ile övünen mahkuma benzerim. Hakikatle ve Müslüman cemaatle arama kitaplardan bir duvar örmekten Allah'a sığınırım.  

Müslüman kimliği ile sosyal medyada olup çokça tanınmak istiyorsanız bunun koşulları vardır. Bunu isterseniz, yaparsınız. Fenomenleri bir iyilik perisi veya bir şer odağı haline getiren bizim bakışımızdır. Sosyal ağ algoritmaları beğeni ve yorumlar üzerinden ilerlemez, bu bir şehir efsanesidir. Sosyal ağlar bir terör örgütünü bile savunsanız sizi içeride tutabilmek için elinden geleni yapar. Asıl olan izlenmedir. Yani sen Şermin'i veya Hatice Kübra'yı takip etmiyorsun ama ne yazmış diye açıp bakıyorsun, geçmiş ola, destekledin onları. Engelleyemediğin güdülerinle neden uğraşıyorsun? Bu kadınlar bize eskiden TV karşısına geçip hep birlikte izlediğimiz ve ertesi gün üzerine konuşacağımız bir mevzu olan günlerde yaşadığımız hissiyatı hatırlatıyorlar. Rahat bırak kadınları.    

Benim tercihimse orta bir yerde durmak. Edebi dergileri okurken zevk alan hanımlara da evvelden edebiyat zevki edinmemiş hanımlara da orta karar bir dil ile yormadan sıkmadan arada sözlüğe baktırarak günlük yazılar yazmak. Rabbim yardımcımız olsun. Niyetlerimizi temizlemeyi nasip eylesin. Amin. 

Okuduğun için teşekkür ederim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder