9 Kasım 2020 Pazartesi

Sâfî Nefis

Çocukken sâfi nefisten ibarettim. Nefsim varoluşu itibariyle iyi veya kötü değildi. İleride irademi hayra veya şerre yönlendirmek üzere bedenimin büyüyüşünü bekledi nefsim. Akli melekelerim geliştikçe yavaş yavaş nefsimden ötesini düşünmeye başladım.

Nefsimin ilgisini çekenler çocukken beni meraklı bir tomurcuk gibi gösteriyordu. Büyüyünce o tomurcuk herhangi bir yere gitmedi, önüne gelen her şeyi merak etmekten de vazgeçmedi. Anladım ki tomurcuğa "burası senin sınırın, burada dur" demezsem, canavarlaşır. "Şu an ne yapıyor Ayda acaba, iyileşti mi" der mesela. Bu güzel. Bu dua etmeye vesile. Ama orada durmaz. Sırf kendini rahatlatmak için hiç ihtiyacı olmayan bir bilgiyi bulur ve edinir. Fırsatını bulsa annesi ölmüş çocukların yanına kameralarla girer, nasılsın diyerek onları kucaklayıp kameralara poz verir. Bu bilgi onu biraz idare eder. Sonra tekrar kendine ve insanlığa doğrudan bir hayrı olmayan işlerin peşine koşar.

Bu senin sınırların Merveciğim, bu ay tarih ve medeniyet hadisleri, tecvid tekrarı, falan filmlerin taranması, temel fizik tekrarı, arapça 3 tekrarı, ilkçağ felsefesi tekrarı, falan başlıklarda şu kadar deneme hazırlığı yapacaksın. Bu sınırlar o kadar geniş ki. Gez dolaş gönlünce. Hepsi bitmeyecek, bu mümkün değil. Zaten bitmesi gerekli de değil. Ay sonunda bir daha sor kendine. Neredeyim, sadece bilgi mi ediniyorum yoksa cümle kurabiliyor muyum? Bakarsın bunlara.

Rabbim. Fayda vermeyen bilgiden sana sığınırım. Amin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder